Çok sayıda arkadaşım, okurum ve sosyal medyadan takipçim “eskiden günlük köşe yazısı yazardınız, biz de zevkle okurduk ve bir sonraki gün ne yazacak diye merak ederdik hep. Şimdi neden köşe yazısı yazmıyorsunuz” diye sorarlar bana zaman zaman..
Ben de o soruları “eskiden köşe yazarıydım, şimdi haberci oldum” diye geçiştiririm genelde..
Lakin kazın ayağı yani işin aslı öyle değil..
Ben köşemden lay lay lom yazamıyorum..
Dilim sivri, sözlerim keskin ve kalemim ağırdır benim..
Hani kabadayıların “godum mu oturttururum” diye bir külhanbeyi naraları var ya, işte ben yazdığım zaman da ona benzer bir şeyler oluyor. Yazımda hedeflediğim siyasetçi, bürokrat, iş insanı vs her neyse; afallıyor, sersemliyor ve epey bir zaman oturduğu yerde kalakalıyor..
Sonra uğraş ki ya da uğraşsınlar ki, ayağı kalkıp da yürümeye devam etsin diye..
Eskiden sistem ile ilgili bir sorunu dile getiren veya bir aksaklığı eleştiren bir köşe yazısı yazdığınız zaman, illa ki sorun çözücüler hemen devreye girer ve netice “mutlu son” ile nihayetlenirdi..
Şimdi ise peşin hükümlü ve artniyetli “niyet okuyuculuk” moda..
Yani benim “leb” sözümden, “sen leblebi demek istedin” diye hüküm verebiliyorlar..
Oysa ki ben “leb-i derya” demek istemiş de olabilirim demi yani..
Bir diğer ve de en önemli mesele, senin yazdığın doğruların arkasında, senin durduğun gibi toplumun da durabilmesidir..
Senin cesaret göstererek yazdığın doğrulardan sonra arkanda “toplumsal bir destek” beklediğin noktada, senin en yakınındaki arkadaşın “seni ne zaman içeri alacaklar” diye sorduğu ve bir başka arkadaşının da “sen bu kitaptan sonra yeni arabanla Silivri cezaevinde gezersin artık” diye kendince dalga geçmeye kalkıştığı zaman, “ya bunlar için değer mi yazmaya ” diye insanın sıtkı sıyrılıyor..
Sen "tebrik" beklerken, bakın neler geliyor..
Yani yazma hevesin kaçıyor..
Sosyal medyada sıradan bir fotoğraf paylaşıyorsun anında yüzlerce kişi beğeniyor ama toplumsal bir sorunu dile getiren bir cümlelik paylaşımın altına beş kişi beğeni koyamıyor..
Niye koyamıyorlar?
Başıma bir gelir diye korkuyorlar..
Sadece yakınımdakiler mi öyle?
Toplumun geneli artık böyle..
Herkes İdarei maslahat takılıyor..
Kimse kimsenin arkasında durmuyor..
Düşen kendi kesesinden düşmüş oluyor..
Evet günlük köşe yazısı ve kitap yazma konusunda bir kırgınlık ve hayıflanışlık var..
Lakin artık alışkanlık ve huy olmuş, yazmadan da durulmuyor işte..
Günlük köşe yazısı konusunda epey bir zamandan beridir “ara sıra formülü”nü uyguluyorum..
Tabi ki “zorunlu haller” müstesna..
Habercilik nasıl mı gidiyor?
Bence süper ama önemli olan sizce nasıl değerlendirildiği tabi ki..