Meclisin Ankara’ya taşınıp burada 23 Nisan 1920 tarihinde açılarak, İstanbul’daki hükümeti ortadan kaldırmadan kendi içinden ikinci bir hükümet çıkarmasına kadar (Ankara hükümeti) devlet başkanı olarak padişahın meşruti sistem gereği görevlendirdiği sadrazam adayı, kabinesini kurup meclisin güvenoyuna sunuyor, güvenoyu alırsa da görevine başlıyordu. Ankara hükümetinin kurulması ile ülkemizde dünyada örneği olmayan iki hükümetli bir dönem başladı. Böylece Ankara’da bir meclis, İstanbul’da devlet başkanı olarak padişah ve biri İstanbul’da diğeri ise Ankara’da olmak üzere iki hükümetin ortaya çıkardığı çift başlı bir icra yapısı oluştu. İstanbul’da hükümeti padişah, Ankara’da ise meclis kuruyordu.
1 Kasım 1922’de meclis meşruti saltanatı ortadan kaldırınca devlet başkanlığı görevi hanedandan dolayısı ile onun temsilcisi olan Sultan Vahdettin’in elinden alınmış, buna bağlı olarak İstanbul hükümeti de ortadan kalkmış oldu. Artık ülkede sadece meclis ve Ankara hükümeti vardır. Böyle olunca vakit kaybetmeden yeni bir devlet başkanlığı sistemini benimsemek ve bunun gereği olarak bir devlet başkanının belirlenmesi gerekiyordu. Çünkü her siyasal rejim mutlaka bir devlet başkanına ihtiyaç duyar. Getirilecek olan yeni sistemin cumhuriyetten başkası olamayacağı belli idi. Çünkü temelde millet iradesine dayalı meşruti rejimin bir adım ilerisi yine millet iradesine dayalı fakat devlet başkanı da seçimle ve süreli olarak gelen rejim olarak cumhuriyettir.
Meşruti saltanat kaldırıldıktan sonra cumhuriyete hemen geçip seçimle bir devlet başkanı seçilmesi gerektiği halde ne cumhuriyete geçildi ne de seçimle bir devlet başkanı seçildi. Ülkede 1 Kasım 1922’den 29 Ekim 1923 tarihine kadar yaklaşık bir yıl devlet başkanlığı makamı boş tutuldu. Bu durum gösteriyor ki meclis başkanının devlet başkanlığı görevini de yürütebileceği düşünülmekte idi. Hâlbuki bu dünyada örneği olmayan bir uygulama idi. Meclis, başbakan adayını ve bakanları belirleyerek hükümeti kuruyor ve sonrada kurduğu bu hükümete güvenoyu vererek onu icra makamına getiriyordu. Devlet başkanının bulunmadığı bu sistemin başarılı olması düşünülemezdi. Çünkü başbakan adayının meclis dışında bir merci tarafından değil de mevcut durumda olduğu gibi meclis tarafından belirlenmesi ve hükümetin kurulması adeta imkânsız hale gelir. Zira her mebus kendini başvekil veya vekil olarak görebilme imkânına sahiptir. Böyle bir ortamda hükümetin kurulması ve güvenoyu alması adeta imkânsızdı. Tüm zorluklarına rağmen bir yıllık süre bu yöntemle kurulmaya çalışılan hükümetlerin idaresinde geçti. Bu sürenin sonlarına doğru artık ne bir hükümet kurulabiliyor ne de kurulabilenler devam edebiliyordu. Artık çözülemeyen bir hükümet bunalımları dönemi başlamıştı.
Hükümet bunalımlarının sebebini araştıran ve cevabı bir türlü bulamayan meclis, sonunda bir çözüm bulması için meclis başkanı Mustafa Kemal Paşa’yı görevlendirdi. Mustafa Kemal Paşa 29 Ekim 1923 tarihindeki meclis görüşmelerinde hükümet bunalımlarının devlet başkanlığı makamının boş bulunmasından kaynaklandığını tespit ettiğini söyledi. Bu makamın doldurulması halinde devlet başkanının başvekil adayını belirleyeceğini, onun da vekil adaylarını belirlemesi ile hükümetin kurularak meclisin güvenoyuna sunulacağını böylece hükümet bunalımlarının sona ereceğini belirtti. Bunun gerçekleşebilmesi için de cumhuriyet rejimine intikalin zorunlu olduğunu ortaya koydu. Meclise sunduğu yasa tasarısının kabul edilmesi ile de bu düşüncesini hayata geçirmiş oldu. Artık devletin siyasal rejimi cumhuriyet idi. Yapılan seçim ile cumhurreisi adı ile devlet başkanı olan Mustafa Kemal Paşa İsmet Paşa’yı başvekil olarak görevlendirdi. O da hükümeti kurdu. Böylece hükümet bunalımları dönemi sona erdi.
Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri ile Anadolu’da yaklaşık bin yılık olan ülkemizin cumhuriyete geçişinin yüzüncü yılı kutlu olsun.