Devletler devletler ile veya var ise bünyesindeki özerk bölgeler ile problem yaşarlar ise, bu problemler ya savaş yolu ile ya da barış yolu ile çözüme kavuşur. Bu barış sürecine de çözüm süreci denir. I.Dünya Savaşı’nda galip gelemediğimiz İtilaf Devletleri ile olan problemlerimizi barış/çözüm sürecine girerek nihayetinde de Lozan Barış Anlaşmasını yaparak çözüme kavuşturmuş idik.
Devletlerin vatandaşları ile problemi aslında hükümetlerin vatandaşlar ile problemidir. Bu problemler de demokratik rejimlerde seçim yolu ile çözülür. Eğer vatandaşlar seçim yolu dışında başka bir yolu tercih ederler ise bu yol hükümetlere karşı darbe, devlete karşı da terör olur. Devlet ve hükümetin bu durumda tatbik edeceği tek yol mücadeledir. Sonuçta Türkiye’nin bünyesinde bir özerk bölge yok ki bu bölge ile ilgili problemlerin çözümünde ya savaş ya da barış/çözüm süreci yolu takip edilsin.
Çünkü, Türkiye’nin Anadolu coğrafyası, bu coğrafyaya Türk akınları başlamadan önce Bizans denilen Doğu Roma İmparatorluğu toprakları idi. Selçuklu döneminden önceki yüzyılda Türk beylikleri Bizans’ı İstanbul surları içine çekilecek kadar küçültmüş ve Anadolu coğrafyasını Türk toprakları haline getirmişti. Malazgirt savaşı ile Selçuklular Anadolu coğrafyasına taşınmaya başlayınca Türk beyliklerinden bazılarının da katılımı ile Selçukluların Türkiye Selçuklu Devleti dönemi başlamış oldu. Sonuçta Türkler Anadolu coğrafyasını Rumlardan fetih yolu ile devralmış ve Rumlara herhangi bir bölgede özerklik dahi tanımadan onları kendi vatandaşları yapmıştır.
Moğol akınları ile Türkiye Selçuklu Devleti bağımsızlığını kaybedince, devlet tekrar kendisini oluşturan Türk beyliklerine ayrılmıştı. Bu beyliklerden Osmanlı Beyliği diğer beyliklerin bazılarının kendi istekleri ile diğerlerini de fethederek kendilerine katılımını sağlamış Anadolu coğrafyasında bu sefer Türkiye Osmanlı Devleti dönemi başlamıştır. Osmanlı döneminde Anadolu coğrafyasında Rumlara ait bulunan İstanbul ile Trabzon da ele geçirilince böylece Anadolu’nun tamamı Türk devletinin toprakları haline geldi. Aynı zamanda da başta Rumlar olmak üzere diğer Türk olmayan unsurların da devleti ve vatanı oldu.
Osmanlı döneminde devletin sınırları Anadolu coğrafyasının dışına doğru genişleyince Türk olmayan unsurlara ait devletler ve özerk bölgelerde egemenlik altına alınmış oldu. Bu bölgelerden Balkanlar ve Kuzey Afrika aynı adla yapılan savaşlar sonucunda, Yemen, Mısır, Arabistan, Filistin, Suriye ve Irak’ta 1.Dünya Savaşı ile kaybedildi. Eğer kaybedilmese idi nasıl ki İngiltere gibi vb. ülkelerin 20.yy boyunca sömürgelerine bağımsızlıklarını verdiği gibi bizde Anadolu coğrafyası dışında egemenliğimiz altındaki topraklarda hangi devletler ve özerk bölgeler var ise onlara bağımsızlıklarını geri verecek idik. Çünkü 20.yy realitesi bunu gerektirmekte idi. Demek ki sonuçta hiçbir özerk bölgenin bulunmadığı üzerinde üniter bir Türk Devletinin var olduğu Anadolu coğrafyası elimizde kalmış olacaktı. Zaten de sonuç öyle oldu.
Bu sebeple hem hükümetler hem de vatandaşlar bilmelidir ki Türkiye’nin vatandaşları ile ve iç işlerindeki problemlerini çözecek olan çözüm süreçleri değil, seçim süreçleridir.