Öğretmen çocuğu, öğretmen eşi, öğretmen kız kardeşleri, öğretmen amcaları, öğretmen dayıları ve öğretmen yengeleri olan birisi olmamın yanı sıra ayrıca “Edebiyat öğretmeni diplomam” olmamdan dolayı “24 Kasım Öğretmenler Günü”nün ben de her zaman ayrı bir yeri vardır..
İşte o yüzdendir ki her yılın 24 Kasım’ın da çok sayıda öğretmenimi arar bu özel günlerini kutlarım..
Bu yıl da öyle yaptım ve kendi ailemdeki öğretmenlerimden sonra benim için “abi” olarak da ayrı bir yeri ve değeri olan ve öğretmenlikten sonra siyasete atılan Kocaeli Büyükşehir önceki dönem belediye başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’nu aradım..
Telefonuma “alo Cengiz bey” diye ses verdiğinde, bu kez “başkanım” değil “Öğretmenler gününüz kutlu olsun öğretmenim” diye ses verdim..
-Çok teşekkür ederim Cengiz bey eşinizin de ve hatta siz de öğretmen kökenliydiniz sizin de öğretmenler gününüz kutlu olsun.
-Çok teşekkür ederim başkanım. Evet ben de öğretmen diplomalıydım ama 1980 askeri darbesinin Kenan Evren paşası yaptırmadı bize.
-Niye yaptırmamıştı?
-Darbenin 1402 sayılı kanununda yer alan düşünce suçluları listesine dahil ettiklerinden dolayı başkanım..
-Olsun Cengiz bey, ben sakıncalıları daha çok seviyorum..
-Sonrasında Turgut Özal bize öğretmenlik hakkımızı geri iade etti ama ben Gebze’de atılmış olduğum ticaret hayatında, öğretmen maaşından kat kat daha çok para kazanmaya başladığım için “bu saatten sonra öğretmenlik maaşı ile geçinemem” diye mesleğe dönmedim.
-Deseniz ya darbeciler size öğretmenlik yaptırmayınca, size iyilik yapmışlar.
-Biraz öyle oldu başkanım.
Başkan Karaosmanoğlu’nun bu sözlerine karşılıklı gülüştükten sonra güzel dileklerimizle telefonu kapattık..
Telefonu kapattıktan sonra Başkan Karaosmanoğlu’nun “Olsun Cengiz bey, ben sakıncalıları daha çok seviyorum..” sözlerine takılınca; 1980 darbesinden bugünüme kadar olan tüm yaşadıklarım film şeridi gibi gelip geçti gözümün önünden ve “Ne kadar çok sakıncalılar listesine girmişsin be Cengiz Yucak” diye mırıldandım kendi kendime..
1978’de Bursa Eğitim Enstitüsünde okurken, karıştığım sağ-sol kavgasında “Eğitim ve Öğrenim Özgürlüğünü engellemek” suçunu işlemiş olduğum gerekçesiyle 6 ay hapis yattığım için 1980 faşist darbecileri beni “Düşünce suçlusu” diye yaftalayarak “sakıncalı öğretmen” ilan etmişti..
1994 yılında siyasete başlayarak ilçe başkanı olduğum Cem Boyner’in Yeni Demokrasi Hareketi Partisinde, yanlış söylem ve eylemlerine sürekli karşı çıktığım için parti MKYK’sında yer alan Prof. Dr. Asaf Savaş Akad, meşhur gazeteciler Cengiz Çandar ve Ali Bayramoğlu ve diğer liberaller tarafından “parti içindeki sakıncalı solcular” listesine dahil edilmiştim.
-2002’de iktidara gelen Ak Partinin en büyük destekçisi olan ve yargı ile emniyet teşkilatını ele geçiren Gülen Cemaatinin hocası Fethullah Gülen karşısında herkes eğilip ona selam çakarken, “Yeşil Kardinal” isimli kitabı 2007 yılında çıkarmıştım. Cemaatçiler beni fütursuz ve deli cesaretli olarak görüp çileden çıktılar ve cemaat gazetelerinde beni önce “28 Şubatçı” ilan ettiler ve yetmedi ardından da FETÖ’nün meşhur savcısı Zekeriya Öz tarafından, vatansever Türk Aydınları ve TSK komutanlarını Silivri’ye tıkmak için kurdukları “Ergenekon” kumpas davasınının dördüne de tıkıştırıldım.. Yani onlar da “Sakıncalı Gazeteciler Listesi”ne dahil etmişlerdi beni..
O dönemde “Cengiz Yucak, İstanbul’da savcılar senin de kalemini kırdı, valizini hazırla yakında Ergenekon terör örgütü davasından girersin Silivri’ye” şeklinde haberler yapan Gebzeli gazetecinin kendisi, “FETÖ Terör Örgütü üyesi olmak” suçundan soluğu Kandıra cezaevinde aldı..
Gebze’den Ankara’ya giderek, 28 Şubat Davası savcısına “Cengiz Yucak’ın yaptığı haberlerden dolayı, 28 Şubat sürecinde biz de mağdur olduk” diye imzalı şikayette bulunmuşlardı.
Savcılık yaptığı araştırma ve soruşturma sonucunda verdiği kararda “Cengiz Yucak’ın, 28 Şubat davası ile en ufak bir ilintisi bulunamamıştır” dedi. Yani 28 Şubat savcıları bana bu konuda “tek bir soru” dahi sorma lüzumuna gerek duymadılar..
Sonra ne oldu?
Partilerinde belediye başkanı veya milletvekili adayı olmak isteyenler, hemen hemen her seçim öncesinde, Ak Parti ve muhafazakar kesimin 28 Şubat hassasiyetinden nemalanmak için “28 Şubat süreci ve Gebze” üzerinden yürümeye çalışırken, beni de basamak olarak kullanmaya çalıştılar. Lakin ters tepti ve bu yolu tercih edenlerin hiç birisi, hiç bir yere aday olamadılar..
Yaptığımız haber ve yazdığımız köşe yazılarından dolayı, Kocaeli ve Gebze kamuoyunda çok güzel yerlere gelmemizi hazmedemeyen gazeteci meslektaşlarımızdan bazıları, kıskançlık histerilerine kapılarak ismimizi zikretmeden “O var ya o, o ne fenadır bilmiyorsunuz, 28 Şubatçıdır o” diye kendilerince beni tedirgin edecek göndermede bulundular..
Bakın kuzucuklar; Yukarda yazdıklarımın hepsinin gerçekliği, Devletin, Emniyetin, İstihbarat Birimlerinin ve Adalet Bakanlığını arşivinde tarihi tarihine, günü gününe kayıtlıdır..
28 Şubat 1997'de yaşanan siyasi gelişmelerin tam bir yıl sonrasında yani 1998 yılında yayına soktuğumuz derginin tüm haberleri ortadadır. Ve o derginin imtiyaz sahipleri, Genel Yayın Yönetmeni ile Yazı İşleri Müdürünün kimler olduğu da derginin künyesinde yazılıdır..
Alemi cahil, kendinizi “dahi” zannetmeyin..
Bunları özellikle yazıyorum. Çünkü bundan sonrasında iş artık orada durmasın..
Biz de biliriz Ortaköy'den Bakırköy tımarhanesine uzanan yolu..
Dikkat edin her zaman eşref saatimde olmayabilirim, yani benimde elim ve kalemim ve de yazacak bir şeylerim illa ki var.
Ve elbet bu ülkede benim şikayetimi dinleyecek savcılar da illaki var..
Neyse Mevlana’nın “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım bugüne dair” sözleri ile geçelim bu faslı..
Şimdi niye girmiştik bu konulara?
Başkan Karaosmanoğlu’nun “Olsun Cengiz bey, ben sakıncalıları daha çok seviyorum..” sözlerine takıldığımdan girmiştim..
Sizi ne zamandan beri daha çok seviyorum biliyor musunuz İbrahim Karaosmanoğlu Başkanım?
Benim yanımda telefonla konuştuğunuz üst düzey bir bürokratınıza "Cengiz Yucak'ı mutlaka tanı, Cengiz Yucak bizim partilimiz değil ama adam gibi adamdır" dediğini günden beri..
Gebze’de ki FETÖ’cü gazeteciler benim için “Cengiz Yucak, İstanbul’da savcılar senin de kalemini kırdı, valizini hazırla yakında Ergenekon terör örgütü davasından girersin Silivri’ye” şeklinde haberler yapmalarına rağmen, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı olarak Gebze’ye geldiğinizde, benim koluma girerek Gebze’de saatlerce süren yürüyüşler yaptığınız ve o yürüyüşlerimizi o FETÖ’cülerin gözlerinin içine içine soktuğunuz günden beri..
Gebze Gaziler dağında yürüyüş yaptığımızda tırmanmakta zorlandığım yokuşun adını, benim talebim üzerine “Demokrasi Yokuşu” olarak koymakla yetinmeyip o isimde tabela diktirdiğiniz o günden beri..
Hani o "Demokrasi Yokuşu" ismini, basın mensuplarının huzurunda söylediğinizde, size "oldu olacak Beylikbağı Kuştepe'nin ismini de Ergenekon tepesi olarak değiştirin" diyerek, aklınca bana "Ergenekoncu Cengiz Yucak" göndermesi yapan Gebzeli gazeteciyi "O işlerin modası geçti Arslanım" diye terslediğiniz günden beri..
Büyüklük insanın yüreğindeymiş İbrahim abim..
Tekrar öğretmenler gününüz kutlu olsun öğretmenim, Başkanım..