Bu sabah ajaslara düşen haberde şu ifadeler yer alıyordu; "Batı Karadeniz'deki sel felaketinde can kaybı sayısı 40 oldu. AFAD'dan yapılan açıklamada, Sel nedeniyle Kastamonu'da 34, Sinop'ta 6 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 9 vatandaşımızın tedavilerine hastanelerde devam edilmektedir"  17 Ağustos depreminde denize dolgu alanlarının çöküşünden doğanın öcünü aldığını anladığımızı sanmıştım.. Yanılmışım.. Ülkeyi yönetenler o depremimden sonra da hunharca çullanmaya devam ettiler doğanın dokunulmaması gereken alanlarına.. Otel dikmek için orman alanlarını yakmalar HES yapmak için dere yataklarını bozmalar Altın bulmak için dağları tepeleri yıkmalar Ve daha neler neler.. Sonuç? Sonuç belli.. Tıpkı şekil A Marmara Depremi ve şekil B Kastamonu, Sinop ve Bartın sel baskınları ve sele kapılarak yitip giden onlarca insanlarımız!! Niye!? Tıpkı dün olduğu gibi bugün de birilerine rant üretmek için.. Doğa kendisine yapılan kötülüğü affetmiyor.. Doğa öcünü alıyor her zaman ..  Şimdi bugün bizleri kahreden bu sel felaketi görüntüleri yarın yine unutulacak ve Kanal İstanbul tartışmaları başladığında milyonlarca partili insan Kanal İstanbul'un yapımına taraftar olarak buna karşı çıkanları "vatan haini" ve hatta PKK'lı ya da FETÖ'cü ilan edecekler.. Oysa akl-ı selim olan herkes çok iyi biliyor ki; Kanal İstanbul için o bölgenin doğal dengesi bozulursa ,yapılırsa peşisıra heyelanlar, su baskınları ve hatta depremin tetiklenmesi gibi tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya kalacağız.. Niçin? O bölgede arsa kapanların yatırımlarının ona yüze ve hatta bine katlanması için.. Eskilerin bir deyimi vardı "gözünü toprak doyursun" diye.. Onların gözünü toprak doyurur mu acep? Doğayla oynamayın.. Onun intikamı çok acı oluyor çok..