Çeyrek yüzyılı devirdiğim gazetecilik yaşamımda, uğraştıklarım oranında doğal olarak uğraşanlarım da oldu. Ben ise onlara “mikrop” adını koydum hep..
Çünkü onların mikropluklarını ortaya çıkardıkça, onlar mikroplarını bana bulaştırmaya yeltendiler bıkmadan, yılmadan, usanmadan..
Lakin mikroplara ve hatta tetanoza karşı önceden aşılı olduğum için bulaştıramadılar..
İftiralar attılar; geri tepti..
İspiyonladılar; kabul görmedi..
Evimi, arabamı, ofisimi soydular;
Götürdükleri ellerinde patladı..
“Aşırı solcu” dediler, solcular kabul etmedi..
Önce ANAP’lı sonra CHP’li dediler, partiler “üyemiz değil” dedi..
“28 Şubatçı” diye yaftalatmaya kalkıştılar, olaylar ve tarihler de birbirini tutmayınca “alakası yokmuş” cevabını aldılar..
FETÖ’nin Gebze medya imamının hedef manşetleri ve üstün gayretleriyle, Zekeriya Öz abilerininin “Ergenekon İddianamesine” adımın sokturtulması yolu ile “Darbeci” ilan edilerek Silivri zindanına göndermeye kalkıştılar; ömürleri vefa etmedi..
Ve daha neler neler..
Tüm bunları kimler yaptı?
Mikroplar..
Niye yaptılar?
Mikropluklarından..
Şimdi neredeler o mikroplar?
Ait oldukları çöplüklerdeler..
Bitti mi mikroplar?
Korona gibiler valla, tam “bitti” derken "yeni varyantları" türüyor..
Varsın türesinler..
Aşılı kalmaya devam..
Ve bu mikroplar yazımı yine mikroplar üzerine olan bir anım ile sonlandırayım;
2000’li yıllardı sanırım; yine mikropların iş birliği yaparak bana topluca saldırmalarından çok bunaldığım bir günde, eski ofisimin girişinde karşılaştığım DSP eski ilçe Başkanlarından İbrahim Teke’ye “Bütün mikroplar bir şişenin içinde toplanırsa ne yaparlar” diye sorduğumda, İbrahim bey şöyle bir düşündükten sonra “önce mutlu olduklarını sanırlar ama daha sonra birbirlerini yemeye başlarlar.” cevabını vermişti..
-Niye yesinler ki birbirlerini?
-Çünkü onlar mikrop, işleri yeyip bitirmek..