Son yüzyılın en büyük bu ikiz depremi, Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya ve Adana’da çok fazla yıkım ve can kaybı ile yaralanmalara sebep oldu. Bu illerde yıkılan binalardan sonra ağır ve orta hasarlı binaların da yıkılması ile neredeyse şehirler tarihi dokuları ile birlikte ortadan kaybolmuş gibi olacaklar.
Bu durumda bu illerin yeniden inşa edileceklerini söylemek abartı sayılmaz. Yine bu illerin fay hatlarından güvenli uzaklıklara inşa edileceklerini, çağımız teknolojisinin sonuna kadar kullanılması ile güvenli binaların yapılacaklarını, şehircilik açısından en mükemmel yerleşim planlarının uygulanacağını söylemeye gerek yoktur. Elbette böyle olacaktır. Aksini düşünmeye mahal yoktur. Özetle bu büyük felaket bölgede diğer illerimizde planlanan fakat hiç bir zaman bütünü ile uygulanamamasından dolayı hayallerde kalan mükemmel şehirler, bu bölgelerde gerçekleşebilecektir. Yeniden imar ve inşanın önünde engel olarak eski yapılaşmalar -böyle bir felaketle ortadan kalkmış olmasını istemezdik ama- artık bulunmamaktadır.
Burada akla getirilmesi, söylenmesi gerekli olan yeni durum şudur: Bu büyük felaket bölgenin eskisinden daha mükemmel inşa edilmesine bir fırsat oluşturuyor. Bu durum aynı şekilde bölgede kiracı durumunda olanların ev ve iş yeri sahibi yapılabilmesi için de bir fırsattır. Bir şehrin yeniden imar ve inşa edilmesi aşamasında bölgedeki arsa ve mülk sahipleri ile kat maliklerinin hakları dışında fazladan arsa ve mesken üretilip kiracı konumunda olanlar ev ve iş yeri sahibi yapılabilirler. Elbette ki bu iş Toki veya özel sektör marifeti ile yapılacaktır. Bu noktada bankalarla iş işbirliği yapılarak yükümlülere gerekli kolaylıklar sağlanabilir.
Yapılacak bu uygulama sonunda bölge hem en güzel şekilde inşa edilmiş olacak hem de bölgede kiracı olgusu en azından şimdilik ortadan kalkmış olacak ve bölge büyük bir sosyal genişlemeye kavuşmuş olacaktır. Bu noktaya gelecek bölge elbette ki çağımızda şehircilik ve sosyal hayat açısından ulaşılması istenen bir hedef ve örnek haline gelecektir. Mülk ve mesken sahipleri eskisinden daha güvenli ve mükemmel binalarına kavuşurken kiracılar aynı konumunda bırakılırsa, ulaşılacak başarı önemli ölçüde gölgelenmiş olacaktır. Herkes barınma ihtiyacını gidermek kadar bu ihtiyacını kendi mülkü ile gidermek ister.
Bir şehrin yeniden inşa edilmesi her zaman mümkün olmaz. Her ne kadar istenmese de savaş ve tabii afet gibi durumlar bu iş için büyük bir fırsat zemini de oluşturur.
Bize düşen fırsatları değerlendirmektir. Geçmiş olsun Türkiye’m.