Zeki insan başkasının zekasının hafife alınmaması gerektiğini kavrayabilen insandır. Akıllı insan da, karşısındakilerin aklını hafife almanın ve hatta onların aklı ile dalga geçmenin, kendi başına sıkıntılı işler getirebileceğini öngörebilen insandır..
“Ben siyasetçiyim, seçmenden oy alabilmek için gereken yalanları habire söylerim, onlar da hep inanır.”
Nah inanır..
Yahu ''aya dört şeritli yol'' yapılabileceği yalanına kimi nereye kadar inandırabilirsiniz?
Kimseyi inandıramazsınız..
İnanmazlar ama onlar da sizi kendi menfaatlerine göre kullanabilmek için sadece sizin yalanlarınıza inanmış gibi yaparlar..
Sabırla bekler ve kurulan ilk sandıkta, o da size "kırmızı kart"ı çakar..
“Ben gazeteceyim, kendi çıkarlarıma göre kamuoyu oluşturabilmek için kalemimi istediğim yönde kullanırım, okurlarım da benim işaret ettiğim yere yönlenir.”
Nah yönlenir..
Okur niyetini anında çakara ama ilk seferi için “bu gazeteci belki doğruyu yazmıştır, ben yanlış düşünmüşümdür” diyerek sana bir şans verir ve hatta ikinci şansı da verebilir ama sonrasında “Allahın hakkı üçtür” demeden, şıppadanak kırar kalemini..
Niye kırar?
Nema kapmak için önce “ak” dediğine, neman kesilince "kara" diye kötülemeye çalışmanı, kendi zekasını hafife almak ve hatta kendi aklıyla dalga geçmeye kalkışmak kabul eder de, ondan kırar senin kalemini..
Sonrası belli;
Kendin yazar, kendin okursun anca..
Yazdığın köşe yazısını veya yaptığın haberi “okusunlar” diye on bin kişiye ulaştırsan dahi on kişi “okudum” diye beyanda bulunmak için sana geri dönüş yapmaz..
Sadece siyasetçi ve gazeteciler için mi bu durum böyle?
Yok genelde siyaset haberleri ve yorumları yapan bir gazeteci olduğum için konuya siyasetçi ve gazetecilerden daldım..
Aynı şey Ticaretçiler için de geçerli;
Ticaretle iştigal eyliyorsan, müşterilerinin zekasını hafife alarak ve de adeta akıllarıyla dalga geçerek, onları kandırmaya ve kazıklamaya çalışmayacaksın..
Fark edildiğin gün, iflas bayrağı çektiğin günün resmidir..
Çünkü o müşteri, aldığı üründe üç kuruş dahi kazıklandığını anladığı andan itibaren, bırak senden alışveriş yapmayı bir tarafa, iş yerinin önünden bile geçmez, mecburi geçişlerde bile başını çevirip selam bile vermez..
Bu zekayı hafife alıp akılla dalga geçme üzerine daha yüzlerce örnek sıralayabilirim. Lakin “Arif olan anlar” diye düşünerek ve “Arife fazla tarif gerekmez” de diyerek konuyu özetliyorum;
Dalga geçersen, dalga geçilen olursun..
Kandırırsan, kandırıkçı diye yaftalanırsın..
Altın bir tavsiye;
Bir siyasetçi, ticaretçi ve gazeteci için en büyük sermaye inanılır ve güvenilirliliktir..
Aslında yaşamın her alanında, başarı ve kalıcılığın yolu, inanılır ve güvenilirlilikten geçer..
İkisini de kaybeden, kaybolur..