Bildiğimiz üzere İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşaner geçtiğimiz günlerde Altılı Masa'dan ayrılmıştı. Akşener'in seçime bu kadar kısa süre kala masadan ayrılması toplumda şaşkınlık yaratırken belli çevrelerin zamanlaması haricinde bunu beklediği biliniyordu. Fakat Akşener'in masadan ayrılma şekli İYİ Partililer dahil herkesi şaşırttı.
Akşener uzun zamandan beri yol yürüdüğü parti başkanlarına ağır hakaretler ve yenilir yutulur olmayacak suçlamalarda bulundu. Bununla da kalmayıp CHP'li iki belediye başkanına partisine ihanet etmeleri için çağrıda bulundu. Akşener masadan kalkmadı, Akşener masayı devirmeye kalktı
Meral Akşener'in bu davranışına sebep olarak gösterdiği nedeni ise anlamak cidden çok güç. Akşener, İYİ Parti'nin bu kararının 'kazanacak aday' olan bir ismin gösterilmemesinden ve Kılıçdaroğlu isminin diretilmesinden kaynaklı olduğunu açıkladı. Fakat bu açıklama "kim bu kazanacak aday, siyasi yasak tehlikesi ile karşı karşıya olan İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu mu yoksa Doğu ve Güneydoğu illerinde oy alma şansı düşük olan Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş mı" sorularını da beraberinde getirdi.
Hadi diyelim ki bu iki belediye başkanının kazanma şansı iddia edildiği gibi yüksek, CHP milyonlarca vatandaşın oyuyla kazandığı Türkiye'nin en önemli iki büyükşehirinden birini neden AK Parti'ye altın anahtarla teslim etsin! Tamam söz konusu iki belediye başkanı da parlak ve heyecan yaratacak siyasetçiler. Hatta halkın bir kısmında Kılıçdaroğlu'ndan daha çok heyecan yarattığı da doğrudur. Fakat güncel durum analiz edildiğinde ve özellikle masa dışı partilerin bile Kılıçdaroğlu'na destek açıklaması ile birlikte Kılıçdaroğlu'nun 'kazanamayacak aday' olduğunu öne sürmenin arkasındaki sebep nedir?
Ayrıca Meral Akşener'in önerdiği adayların neden hepsi CHP'li?
Kendisi veya partisinden birini niye aday olarak masaya koymuyor?
Neden masada kalıp çoklu aday seçeneğini sunmuyor?
En kötüsü neden 'fikir ayrılıklarımız oldu' açıklamasını yapıp masayı terketmek yerine masadaki partilere çok ağır hakarate ve ithamlarda bulunarak, o partilerin içini karıştıracak çağrılarda bulunuyor?
Ve bunu neden seçime iki ay kala yapıyor?
Bu davranışı kime yarıyor?
Çünkü bunun ne masaya ne de İYİ Parti'ye yaramadığı ortada. Dün yaşadığımız absürd olay ise amacın hiçbir zaman 'kazanacak aday' olmadığını açık ve seçik ortaya koydu. TV kanallarında yorumculuk yapan ceza hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen dün Habertürk'te katıldığı bir televizyon programında başka bir yorumcunun birazda şakayla karışık ısrarları üzerine talep gelirse cumhurbaşkanlığına aday olabileceğini söylüyor.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener bu açıklama üzerine reklam arasında TV yorumcusu Şen'i telefonla arayarak 'Ciddiyseniz görüşelim' mesajı veriyor. İYİ Parti'de 'kazanacak aday' statüsündeki şahısların TV programlarından seçildiği şeklindeki yeni bir sürece mi giriliyor?
Muhalif seçmenler, İYİ Parti'nin bu 'kazanacak aday' profiline sahip olduğuna inandığı isimlerin kim olduğu merakla bekliyor.
Bence İYİ Parti'nin masayı dağıtma çabası olarak anlaşılabilecek hareketinin 'kazanacak aday' ile bir ilgisi olmayabilir. Tam aksi bir durum söz konusu da olabilir. İYİ Parti, Altılı Masanın aday göstermek istediği adayın seçimi kazanma şansını yüksek gördüğü için masadan kalktığı olasılığı hiçte küçümsenecek bir oran değil.
Peki Akşener neden belki de seçimi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a elleriyle vermesine sebep olacak bu davranışa imza attı?
Bu sorular elbette seçim yaklaştıkça ve seçimden sonra yüksek sesle tartışılmaya devam edecektir