AK PARTİ SÖZCÜSÜ ÇELİK'TEN FLAŞ AÇIKLAMALAR

Siyaset 18.04.2022 - 19:00, Güncelleme: 18.04.2022 - 19:00
 

AK PARTİ SÖZCÜSÜ ÇELİK'TEN FLAŞ AÇIKLAMALAR

KOCAELİ HABERİ
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti MYK toplantısının ardından açıklama yapıyor. Çelik'in açıklamalarından satır başları: Türkiye'nin sağlık alanındaki organizasyon kabiliyeti, iyi yetişmiş sağlık çalışanlarına sahip olması, Sağlık Bakanlığımızın organizasyon kapasitesi ve Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu vizyonla şehir hastaneleri gibi oyun değiştirici adım atılması bizim pandemi ile mücadelede başarılı şekilde ayrışan çalışma yapmamızı mümkün kıldı. Hayatını kaybeden sağlık çalışanlarımıza rahmet diliyoruz. İnşallah bundan sonra gerekli uyarıları dinleyerek Bilim Kurulu'nun kararlarına kademe kademe uyarak daha normal günlere ulaşmayı diliyoruz. Etrafımızda savaş varken, yeni dünya düzeninden pekçok insanın bahsettiği günlerde, pekçok tedarik zincirinin aksadığı, mekanizmaların tıkandığı günlerde Türkiye kendi planını ve ajandasını uygulamaya devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımız 2053 vizyonunu açıkladı. Türkiye'nin nasıl oyun değiştirici olduğunu gösteriyor. Bütün dünyanın kilitlendiği Ukrayna krizi devam ediyor. Maalesef Buça'dan görüntülerden sonra savaşın Donbas'ta yoğunlaşmasının ardından barış umudunun geciktiği gibisinden bir tablo ortaya çıktı. Savaşın ne kadar mantıksız, yıkım getiren olay olduğu dünyanın gözleri önünde gerçekleşiyor. Atatürk'ün 'Savaş zorunlu değilse cinayettir' sözünün nasıl doğru ve kapsayıcı olduğu bir kez daha görülmüş oldu. Burada İstanbul müzakere sürecinin desteklenmesi çok önemlidir. Nitekim Putin'le görüşen Avusturya Başbakanı 'Beni iyimser yapan tek şey Putin'in İstanbul müzakere sürecini bizzat gündeme getirmiş olmasıydı' dedi. AB'ye de seslendik. Cumhurbaşkanımız bu müzakerelere liderlik ediyor. AB'nin bu sürece güçlü destek vermeleri gerekirdi. Ama maalesef Cumhurbaşkanımız tarafından yürütülen müzakere sürecine devletlerin somut desteklerini henüz görmedik. Tabii ki sözlü olarak destek veriliyor. Netice itibariyle bir yanda savaş, bir yanda savaşa karşı koyma yönünde aktiviteler var. Burada sadece ortaya konan İstanbul müzakereleredir. Buna da güçlü destek verilmesi lazımdır. Çok daha sıkıntılı ve can yakıcı günlerin gelebileceği ortadadır. Bu kadar kan döküldükten sonra eski günlere dönme konusunda daha büyük problemler olacaktır. Bir an evvel ateşkes ve barışın ilan edilmesi. Diğeri ise soğuk savaşın yönetilmesine dönük daha akılcı, rasyonel, pozitif mekanizmaların oluşturulacağına dair. Savaş bir gün bitse bile bunlar bir pasif barış oluşturacaktır. Daha aktif barışın oluşması için Türkiye'nin yürüttüğü müzakere süreci son derece kritik olacaktır. Gelinen nokta savaşın Donbas'ta yoğunlaşması çok daha can yakıcı tablonun ortaya çıkabileceğini gösteriyor. Burada savaşa, işgale karşı olmak esas olmak üzere ülkelerin egemenliğinin, toprak bütünlüğününa korunması, güvenlik kaygılarının ortadan kaldırılması temelinde yolun bulunması mümkündür. Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu gayret herkes tarafından desteklenmelidir. ABD ile ilişkilerimizde Ukrayna, Afganistan, Afrika, enerji güvenliği pekçok konuda ortaklık geliştirebileceğimiz alanlar var. Terörle mücadelenin hangi ilkelerle yürütüleceği konusunda, Suriye'deki PKK/YPG unsurlarına ABD tarafından verilen destek büyük bir sorun teşkil etmeye devam etmektedir. NATO müttefiğinin düşman olarak gördüğü, tehdit olarak gördüğü terör örgütüne hiçbir şekilde başka NATO müttefiklerinin destek vermemesi, temasta bulunmaması esas olması gerekir. Kim oraya silah verirse versin, terör örgütlerine kim destek verirse versin, şimdiye kadar birçok ülke destek verdi. Gerekçe olarak güya PKK/PYD'nin DEAŞ'la mücadele etmesi gibi gerçeklere uyuşmayan argümanı ortaya koymuşlardır. Hem ülke içerisinde Eren operasyonları hem topraklarımızın dışındaki Pençe operasyonları bunun delilidir. Bunun arkasındaki siyasetin ne olduğunu görüyoruz. Bunlar olduğu zaman daha prensipli ve ilkeli yaklaşımlar sözkonusu olduğu zaman daha çok ilerlememiz mümkündür. 31 Ekim 2021'de Cumhurbaşkanımızla sayın Biden arasında Roma'da yapılması kararlaştırılan Türkiye-ABD Stratejik Mekanizması hayata geçti. Bir de F-16'lar konusu var. Milli Savunma Bakanlığımız talep mektubuyla 40 adet yeni F-16'ların alınması bizdeki 79 tanesinin o seviyeye yükseltilme talebi olmuştu. Bu çerçevede daha geniş bir talep mektubuyla Türkiye'nin güvenlik ihtiyaçlarının karşılanmasıyla ilgili mektup iletilecek. NATO müttefikleri arasında güvenlik ihtiyaçları karşılayacak kısıtlama ve koyulmamış ambargoların olması mantıksızdır. Bu düşman faaliyetlerine yol açar. Milli egeminliğini, güvenliğini sağlamak için güçlü bir şekilde veren Türkiye, en zor zamanlarda, gizli ambargoların olduğu zamanda verilmiştir. Şimdi ulaştığı milli kapasiteye sahiptir. Ama burada bir prensibin adı konulması lazım. Dayanışma yerine kısıtlama ya da birbirine karşı birtakım terör örgütlerine destek gibi tutumlar olursa bunların hiçbir şekilde sağlıklı işleyen mekanizması olmduğu kanısına varamayız. Herkes güvende değilse kimse güvende değildir. Tüm NATO müttefikleri aynı anda güvende değilse hiçbir NATO müttefiği güvende değildir. Bunun bariz örneği düne kadar 'NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti' diyenler, Türkiye'nin NATO üyeliğini sorgulamaya kalkanlar, 'NATO'nun doğu kanadını güçlendirelim' demeye başladılar.
KOCAELİ HABERİ

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti MYK toplantısının ardından açıklama yapıyor. Çelik'in açıklamalarından satır başları:

Türkiye'nin sağlık alanındaki organizasyon kabiliyeti, iyi yetişmiş sağlık çalışanlarına sahip olması, Sağlık Bakanlığımızın organizasyon kapasitesi ve Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu vizyonla şehir hastaneleri gibi oyun değiştirici adım atılması bizim pandemi ile mücadelede başarılı şekilde ayrışan çalışma yapmamızı mümkün kıldı.

Hayatını kaybeden sağlık çalışanlarımıza rahmet diliyoruz. İnşallah bundan sonra gerekli uyarıları dinleyerek Bilim Kurulu'nun kararlarına kademe kademe uyarak daha normal günlere ulaşmayı diliyoruz.

Etrafımızda savaş varken, yeni dünya düzeninden pekçok insanın bahsettiği günlerde, pekçok tedarik zincirinin aksadığı, mekanizmaların tıkandığı günlerde Türkiye kendi planını ve ajandasını uygulamaya devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımız 2053 vizyonunu açıkladı. Türkiye'nin nasıl oyun değiştirici olduğunu gösteriyor.

Bütün dünyanın kilitlendiği Ukrayna krizi devam ediyor. Maalesef Buça'dan görüntülerden sonra savaşın Donbas'ta yoğunlaşmasının ardından barış umudunun geciktiği gibisinden bir tablo ortaya çıktı. Savaşın ne kadar mantıksız, yıkım getiren olay olduğu dünyanın gözleri önünde gerçekleşiyor. Atatürk'ün 'Savaş zorunlu değilse cinayettir' sözünün nasıl doğru ve kapsayıcı olduğu bir kez daha görülmüş oldu. Burada İstanbul müzakere sürecinin desteklenmesi çok önemlidir. Nitekim Putin'le görüşen Avusturya Başbakanı 'Beni iyimser yapan tek şey Putin'in İstanbul müzakere sürecini bizzat gündeme getirmiş olmasıydı' dedi. AB'ye de seslendik. Cumhurbaşkanımız bu müzakerelere liderlik ediyor. AB'nin bu sürece güçlü destek vermeleri gerekirdi. Ama maalesef Cumhurbaşkanımız tarafından yürütülen müzakere sürecine devletlerin somut desteklerini henüz görmedik. Tabii ki sözlü olarak destek veriliyor. Netice itibariyle bir yanda savaş, bir yanda savaşa karşı koyma yönünde aktiviteler var. Burada sadece ortaya konan İstanbul müzakereleredir. Buna da güçlü destek verilmesi lazımdır.

Çok daha sıkıntılı ve can yakıcı günlerin gelebileceği ortadadır. Bu kadar kan döküldükten sonra eski günlere dönme konusunda daha büyük problemler olacaktır. Bir an evvel ateşkes ve barışın ilan edilmesi. Diğeri ise soğuk savaşın yönetilmesine dönük daha akılcı, rasyonel, pozitif mekanizmaların oluşturulacağına dair. Savaş bir gün bitse bile bunlar bir pasif barış oluşturacaktır. Daha aktif barışın oluşması için Türkiye'nin yürüttüğü müzakere süreci son derece kritik olacaktır. Gelinen nokta savaşın Donbas'ta yoğunlaşması çok daha can yakıcı tablonun ortaya çıkabileceğini gösteriyor. Burada savaşa, işgale karşı olmak esas olmak üzere ülkelerin egemenliğinin, toprak bütünlüğününa korunması, güvenlik kaygılarının ortadan kaldırılması temelinde yolun bulunması mümkündür. Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu gayret herkes tarafından desteklenmelidir.

ABD ile ilişkilerimizde Ukrayna, Afganistan, Afrika, enerji güvenliği pekçok konuda ortaklık geliştirebileceğimiz alanlar var. Terörle mücadelenin hangi ilkelerle yürütüleceği konusunda, Suriye'deki PKK/YPG unsurlarına ABD tarafından verilen destek büyük bir sorun teşkil etmeye devam etmektedir. NATO müttefiğinin düşman olarak gördüğü, tehdit olarak gördüğü terör örgütüne hiçbir şekilde başka NATO müttefiklerinin destek vermemesi, temasta bulunmaması esas olması gerekir. Kim oraya silah verirse versin, terör örgütlerine kim destek verirse versin, şimdiye kadar birçok ülke destek verdi. Gerekçe olarak güya PKK/PYD'nin DEAŞ'la mücadele etmesi gibi gerçeklere uyuşmayan argümanı ortaya koymuşlardır. Hem ülke içerisinde Eren operasyonları hem topraklarımızın dışındaki Pençe operasyonları bunun delilidir. Bunun arkasındaki siyasetin ne olduğunu görüyoruz. Bunlar olduğu zaman daha prensipli ve ilkeli yaklaşımlar sözkonusu olduğu zaman daha çok ilerlememiz mümkündür. 31 Ekim 2021'de Cumhurbaşkanımızla sayın Biden arasında Roma'da yapılması kararlaştırılan Türkiye-ABD Stratejik Mekanizması hayata geçti.

Bir de F-16'lar konusu var. Milli Savunma Bakanlığımız talep mektubuyla 40 adet yeni F-16'ların alınması bizdeki 79 tanesinin o seviyeye yükseltilme talebi olmuştu. Bu çerçevede daha geniş bir talep mektubuyla Türkiye'nin güvenlik ihtiyaçlarının karşılanmasıyla ilgili mektup iletilecek. NATO müttefikleri arasında güvenlik ihtiyaçları karşılayacak kısıtlama ve koyulmamış ambargoların olması mantıksızdır. Bu düşman faaliyetlerine yol açar. Milli egeminliğini, güvenliğini sağlamak için güçlü bir şekilde veren Türkiye, en zor zamanlarda, gizli ambargoların olduğu zamanda verilmiştir. Şimdi ulaştığı milli kapasiteye sahiptir. Ama burada bir prensibin adı konulması lazım. Dayanışma yerine kısıtlama ya da birbirine karşı birtakım terör örgütlerine destek gibi tutumlar olursa bunların hiçbir şekilde sağlıklı işleyen mekanizması olmduğu kanısına varamayız. Herkes güvende değilse kimse güvende değildir. Tüm NATO müttefikleri aynı anda güvende değilse hiçbir NATO müttefiği güvende değildir. Bunun bariz örneği düne kadar 'NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti' diyenler, Türkiye'nin NATO üyeliğini sorgulamaya kalkanlar, 'NATO'nun doğu kanadını güçlendirelim' demeye başladılar.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kocaelihaberi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.